The LEGO MOVIE 2 – LEGO Filmi 2: Film Eleştirisi/İncelemesi
Setleri duyurulduğundan beri daha da heyecanla beklediğimiz LEGO Filmi 2’yi vizyona girmeden bir hafta önce ön gösterimde izleme fırsatı bulduk. Bugünkü yazımızda, 8 Şubat’ta vizyona girecek LEGO Filmi 2’nin eleştirisini, çok merak edilen ama genellikle pek cevap bulunamayan bir noktası olan Türkçe dublajı hakkında yorumlarımızı da içerecek şekilde sizlerle paylaşıyoruz.
LEGO Filmlerinin Kısa Tarihçesi
Sıradan bir LEGO animasyon filmi olacağı beklentisi ile gittiğimiz ilk LEGO Filmi, küçük büyük herkesi cezbeden görsel zenginliğinin yanı sıra; kendisinin de bir pazarlama aracı olmasına rağmen başarıyla ortaya koyduğu derin sistem eleştirisi, yerinde popüler kültür referansları ve esprileri ile dolu çok katmanlı yapısı ve de insanın aklına takılan Everything is Awesome şarkısı ile takdire şayan bir başarı göstermiş ve bizi filmin devamını dört gözle bekler bir şekilde bırakmıştı. Hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap eden kurgusu beklenenden çok daha başarılıydı.
Ardından gelen LEGO Batman Filmi (The LEGO Batman Movie), LEGO Filmi ile aynı derinlikte olmasa da bazı açılardan Christian Bale’ın Batman’i kadar başarılı bir Batman filmi olarak nitelendirilebilecek kadar tatmin edici olmuştu. 2018’in sonuna kadar da LEGO Batman Filmi’nin setleri raflardan eksik olmamıştı.
Ne yazık ki LEGO NINJAGO Filmi (The LEGO NINJAGO Movie); her ne kadar LEGO Filmi’ndeki gibi, insanların dünyasından eğlenceli referanslar barındırsa da diğer filmlere kıyasla daha sıkıcı yapısıyla aynı heyecanı uyandıramamıştı. Bununla birlikte, bizlere NINJAGO City (70620) ve NINJAGO City Docks (70657) gibi, son yılların en başarılı setlerinden bazılarını bizlere sunmuştu.
Bu kadar filmden sonra, ilkinin tekrarı olma ya da kabak tadı verme riskini taşımasının yanı sıra; ilk filme kıyasla yükselen beklentileri karşılaması gereken LEGO Filmi 2’yi zor bir seyirci kitlesi bekliyor. Yetişkin LEGO hayranı bizlerin beklentisini ne seviyede karşılayabildiğini gelin konuşalım.
Filmin Konusu
İlk filmin sonlarında, aslında bu dünyanın, babası ile oynayan bir oğlan çocuğu tarafından yaratıldığını öğreniyorduk ve film, bu çocuğun LEGO’larını kız kardeşi ile paylaşması gerektiği gerçeği ile yüzleşmesiyle bitiyordu. İkinci film de bu noktadan, kız kardeşin, uzaylı DUPLO’lar ile şehri istila etmesi ile başlıyor ve ardından 5 yıl ileriye sarıyor. İnsanların varlığının bizim için artık sürpriz olmaması nedeniyle, filmin en başından itibaren gerçek setlerle oynayan Finn ve ailesini ara ara görüyoruz.
Bu noktada, şehrin tamamen yıkıldığını ve Kıyametburg (Apocalypseburg) adını alan distopik bir şehir haline geldiğini öğreniyoruz. Bu 5 yılda, tüm şehir sakinleri fazlasıyla maskülen ve “sert” bir yapıya bürünmüş, Wyldstyle adını bırakan Lucy oldukça karamsarlaşmış ve Unikitty de sürekli kızgın moddaki Ultrakatty’ye dönüşmüşken; başroldeki kahramanımız Emmet’ın hiç ama hiç değişmediğini ve “aşırı pahalı” kahvesini yudumlayıp “Everything is Awesome” şarkısını dinlemeye devam ettiğini görüyoruz.
Şehrin oturmuş olan bu düzeni, Minidoll olması itibariyle kızkardeşine ait olduğunu anladığımız bir uzaylı tarafından bozuluyor ve şehrin Emmet haricindeki başroldeki sakinlerini uzay gemisine doldurup Systar sistemine (Türkçe’ye Kardaş Sistemi olarak çevrilmiş) kaçırıyor.
Kraliçe Watevra Wa’Nabi (Filmde kraliçenin ismi Türkçe’ye çevrilmemiş olsa da “ne istersem o olabilirim” tabiri ile ilgili bir kelime oyunu olduğunu belirtelim) tarafından yönetilen Systar sisteminde yer alacak bir düğüne davet edilen bu karakterleri kurtarmak için Emmet de arkalarından yola çıkıyor. Uzayda, Emmet’ı da seslendiren Chris Pratt tarafından seslendirilen Rex Dangervest ile karşılaşıyor ve ikili birlikte maceraya atılıyorlar.
Film Eleştirisi
Rex Dangervest demişken, filmin en güçlü yanlarından biri, popüler kültür referansları ve espriler. Mesela Rex Dangervest, kendisini seslendiren Chris Pratt’in Jurassic World, Guardians of the Galaxy ve The Magnificent Seven filmlerindeki karakterlerinin bir kombinasyonu olarak yaratılmış. film boyunca, bunun gibi, ufaklıkların pek anlamayacağı, Batman aktörleri karşılaştırmaları, lisanslı Aquaman ve Bruce Willis’in kendisi gibi çok sayıda ince referans yer alıyor. Film, yetişkinleri tatmin edebilmek adına arka arkaya o kadar çok espri ve referans sunuyor ki bir noktadan sonra takip etmeniz ya da gülmeniz zorlaşıyor. Yine de esprilerin oldukça zekice ve yerinde olduğundan övgüyle söz edebiliriz.
Filmin, iki kardeşin birbiriyle LEGO’lar nedeniyle kavga etmesi üzerine kurulu dinamikleri, ilk filme kıyasla çok daha net bir biçimde; gerektiği noktalarda gerçek dünyalardan görüntüler ile yansıtılıyor. Bu da filmin derinliğini artırıyor ve filmin iletmek istediği mesajı güçlendiriyor.
Bununla birlikte, filmin temposu ilk film kadar iyi değil. LEGO Batman Filmi gibi, başlangıçta çok durağan ilerleyen film, ikinci yarısından sonra hiç durmayan bir aksiyon zincirine giriyor ve bu tempo, yetişkinler için de çocuklar için de yorucu oluyor.
Filmde muhtemelen tekrardan kaçınmak adına, ilk filmde önemli roller üstlenen Unikitty, Benny ve MetalBeard’i çok az görüyoruz. President Business ise ortalarda yok. Bu karakterlerin yerini, Systar sistemindeki Minidoll ağırlıklı yeni karakterler dolduruyor ama tempo sorunundan dolayı Kraliçe Watevra Wa’Nabi dışındaki hiçbir karakteri yeterince tanıma fırsatımız olmuyor. Tabii Watevra Wa’Nabi’nin performansının oldukça iyi olduğunu ve karakterin kendisine bolca ayrılan sahne zamanını başarıyla doldurduğunu söyleyebiliriz.
LEGO Filmi 2’nin Türkçe Dublajı Ne Kadar İyi?
Gelelim yetişkinler için en çok merak edilen sorulardan birinin cevabına. Kısa cevap, müzikal kısımlar haricinde LEGO Filmi 2’nin Türkçe dublajı ilk LEGO Filmi ve LEGO Batman Filmi kadar iyi değil.
Seslendirmeler filmin temposu kadar hızlı değil, fragmanlardan kıyaslayabildiğimiz kadarıyla espriler de yeterince vurgulu ses tonlarıyla ifade edilmemiş ve birebir çevrilen esprilerin bazıları arada kaynamış. Zaten çoğu karakterde genel olarak bir vurgu ve heyecan eksiği var. Mesela Batman’de önceki filmlerdeki Batman’lerin performansını hissetmek pek mümkün olmuyor. Ya da benzer bir şekilde, Batman aktörlerinin karşılaştırıldığı sahnede bu eğlenceli karşılaştırmayı yakalamak biraz zor. Ya da filmin ilk sahnelerinde yer alan Lucy’nin hayata kasvetli bakan cümlelerinin dublajı o kasveti yeterince yansıtamıyor. Gerçek dünyadaki insan karakterlerinin dublajı da maalesef ikinci sınıf TV dizisi dublajı kalitesinde olmuş.
Çevirilerde de daha iyi bir performans sergilenebilirdi. Unikitty’nin ismi Kediboynuzu olarak çevrilirken, Watevra Wa’Nabi ve Rex Dangervest’in isimlerinin çevrilmemesi biraz tutarsız olmuş. Çocukların anlayabilmesi için özellikle de “Watevra Wa’Nabi”nin çevrilmiş olmasını beklerdik. İsminin aksansız bir şekilde söylenmesi sebebiyle isim İngilizce olarak da içerisindeki kelime oynunu yitirmiş.
En önemli anlam kayıplarından bir tanesi de “depo” kısmında olmuş. Filmin orijinal seslendirmesinde “storage” anlamına gelen depo sözcüğü, sanki özel isimmiş gibi, uzatılarak Fransızca “storaaj” gibi okunuyor, bu da “depo”nun özel ve korkutucu bir yer olduğuna ince bir şekilde vurgu yapılmasını sağlıyor. Bu vurgulama, Türkçe çeviride tamamen göz ardı edilmiş.
Fragmanda da yer alan bir sahnede yapılan çeviri hatası ise kabul edilemeyecek derecede kötü. Şehri istila eden DUPLO’lardan birine batarang’ini atan Batman, ıskalamamasına rağmen DUPLO yaratığı, hiçbir şekilde bir şey hissetmeyince, ıskaladın anlamına gelen “missed me” cümlesini kuruyor, Batman de ıskalamadım diye cevap veriyor. Bu sahnede “missed me” cümlesi, “Beni özledin mi?” olarak çevrilmiş. Hem bu sahnedeki espri kaybolmuş hem de olayların akışına uygun olmayan bir diyalog ortaya konmuş.
Genel Değerlendirme
Dördüncü LEGO filmi olması itibariyle bazı açılardan kendisinden öncekileri tekrar etmek zorunda kalan LEGO Filmi 2; buna rağmen başarılı bir performans sergiliyor ve diğer filmlerden yeterince farklılaşıyor. Filmin çok dengeli olmayan, bazı yerlerde fazla hızlı giden, bazı yerlerde de sosyal mesajlar vermek adına fazla yavaşlayan temposu, filmin güzel taraflarını görmemizi zorlaştırıyor. Filmin şarkısı “Catchy Song” da bir “Everything is Awesome” kadar “catchy” (akılda kalıcı) değil. Ne yazık ki filmin Türkçe dublajı da bu konuda pek yardımcı olmuyor.
Yine de yetişkin izleyiciler, özellikle de LEGO hayranı iseler, yakalayacakları espriler ile filmde iyi vakit geçirebilirler. Çocuklar açısından baktığımızda ise keyif alınabilecek ama bir taraftan da ders vermeye odaklı yapısı, filmin ilki kadar eğlenceli algılanmamasına yol açabilir. Bu nedenle de filmin beklentileri karşıladığını ama üzerine çok da yeni bir şey koymayarak bir şeyler eksik hissiyatı bıraktığını söyleyebiliriz.
Bu hissiyatı bir bakıma, inşa etmekte olduğunuz bir LEGO Creator Expert setinden artırdığınız bir parça olduğunu fark etmenize ve o parçayı yerine takmak için modelin yarısını sökmek zorunda kalmanıza benzer olarak tanımlayabiliriz. Zira, bu duygu, kayıp bir parça olmasının verdiği hissiyattan çok daha olumlu olsa da yine de o kekremsi bir tat barındırıyor.